20 Haziran 2013 Perşembe

Canım İzmir'im, sana geliyoruuuum...

 Çok şükür canımın içi memleketimin güzel kokusunu içime çekmeye gidiyorum. Bir kış daha geçti ve sonunda kısa süreli de olsa hasret gidereceğiz. Önce Aydın ardından İzmir...
Aydın Ortaklar'da Somuncu Baba'nın çöpşişi, İzmir Kızlarağası Hanı'nın önünde fincanda bir Türk kahvesi keyfi özlemimi anlatamam.

Kısacası ben 1 hafta yokuuum:))

Bu arada bilmeyenlere İzmir'i, bildikleri birilerinin diliyle anlatıyorum şimdi. Bakın neler söylemişler neler yazmışlar yurdumun incisi ile ilgili...

Atam'dan

İzmir, kırk yüzyıllık bir ata yurdudur. İzmir, bu kadar derin bir tarihe sahip olmakla beraber coğrafî durumu sebebiyle ekonomik ve siyasî çok büyük bir öneme sahiptir. İşte bunun içindir ki, Türkiye’yi mahvetmek isteyen düşmanların, her şeyden evvel gözleri bu tarihî, bu önemli beldeye döner. Nitekim düşmanlarımız en evvel burasını işgal etmişler, ondan sonra daha doğuya ilerlemişlerdir. İzmir’in işgali, bütün milletin kalbinde derin bir yara oluşturmuştur. Herkes İzmir için feryat ediyordu. İzmir, halkın elemlerini, feryatlarını, kararlılık ve imanını ifade etmek için bir parola olmuştu. Çeşitli görüş noktalarından çok değerli olan İzmir, elbette düşmanların elinde bırakılamazdı ve nitekim bırakılmadı. 1923 (Atatürk’ün S.D.II, s.84)

Ben, bütün İzmir’i ve bütün İzmirlileri severim. Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız bir tesadüf, beni Karşıyaka’ya daha fazla bağlamıştır. Karşıyakalılar, annem sizin bağrınızda, sizin topraklarınızda yatıyor. Karşıyakalılar, İzmir’i gördüğüm gün evvelâ Karşıyaka’yı ve orada da sizin Türk topraklarınızda yatan annemin mezarını gördüm! 1925 (Atatürk’ün S.D.II, s.227)


Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır! 1925 (Atatürk’ün S.D.II, s.227)

Yılmaz Özdil

Türkiye’den sıkıldığım zaman İzmir’e giderim ben. Simite gevrek deriz biz... Çekirdeğe çiğdem. Kordon elektrik aleti değildir. Kumru da kuş değildir bizim için... Yengen’i yeriz. Sen sigorta dersin... Biz asfalya deriz. Uzatmayız... Gidiyom, geliyom deriz.
Evimiz isterse 800 metrekare olsun, balkonda otururuz.
Paraşüt kulesinden atlamayana kız vermezler; kızlarımızı da tavlayamazsın ha... Canı çekerse, o seni tavlar! 
*
Erkeklerimiz de fena değildir hani... Detaya girmeyeyim, Ayhan Işık, Metin Oktay, Mustafa Denizli mesela, bi fikir verir sana…
*
Siz sembol diyorsunuz ama, saat kaç diye Saat Kulesi’ne bakanı bulamazsın, altında buluşanlar bile zahmet edip kafasını kaldırmaz! 
Rahatızdır... Çocukları Kemeraltı’da kaybederiz, alışverişe devam ederiz, esnaftan biri bulup getirir, çıkışta Kemeraltı Karakolu’ndan alırız... Ağlayıp zırlamak bi yana, çoğu dondurmayı bitirmediği için ayrılmak istemez karakoldan, iyi mi... 
Aceleye gelemeyiz! Bir sene önceden duyurmaya başla, de ki, 22 Ağustos saat 20’de tiyatro başlıyor... 20.30’da geliriz... Sanatçılar da İzmirliyse, tiyatro zaten 21’de filan başlar... 
35’imiz var. 35 buçuğumuz da var. Arkadan sirenleriyle isterse Cumhurbaşkanı gelsin, bana mı sordu, tarladan gitsin, makam arabasına yol vermeyiz.

Tan Sağtürk (Balet) 
Öyle insanlardır ki taştan yapılmış bir kaleye kadife derler 
"Zeytin kokar Tanrıların ağzı, benim doğduğum memlekette" dedim. Fransa’da, benimle röportaja gelen Fransız gazetecileri sormuşlardı. Röportaj bu başlıkla yayınlandı. Ege’de batıdan, Yunanistan’dan gelen dalgalar, çakıl taşlarını okşar. O saatlerde turunçlar turunculaşırken, imbat rüzgarı içinizi ürpertirken dünyaya geldim. Su birikintilerinde kağıttan gemiler yüzdürdüm. Sokaklara doyamadım.İzmir’de bir kale vardır. Taştan yapılmıştır ama İzmirliler ona Kadifekale adını koymuşlardır. İzmir’de doğup yaşayanların taşa yakıştırdıkları sıfata bakın: Kadife. 

İpek Tuzcuoğlu (Oyuncu) 
Akdenizli bir Anadolulu olma şansıdır İzmir. Ama insanı pek tekin değildir. Siz siz olun bir İzmirlinin asfalyalarını (sigortalarını) sakın attırmayın. 

Yaşar Aksoy (İzmir araştırmacısı yazar)
Victor Hugo söylemiş: İzmir bir prensestir
Victor Hugo’ya katılmamak elde mi? "Les Orientales" isimli kitabına bulunan "La Captive" isimli şiirinin ilk dizesinde, "Smyrne est une princesse" demiştir. Yani, "İzmir bir prensestir." Hugo, İzmir’e hiç ayak basmadan, çok uzaklardan şöyle bir bakıp, ona nasıl prenses diyebilmiştir? Bunun sebebi İzmir’in baskın "dişilik" özeliğidir. Bir Amazon kraliçesi tarafından kurulduğu efsanelere kazınmıştır. İzmir üzerine yazılmış her şiir buram buram dişilik kokar. O bir prensestir, bazen bir sevgili veya eş, bazen kız kardeştir, bazen de küçük bir kız çocuğu. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...